AkatlarNet  Mahallemizin haber sitesi 

  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/akatlarnet.akatlarnet
  • https://www.instagram.com/akatlarnet
Konular veriler
Takvim
Site Haritası

Tuzun çoğu zararlı diye bilinir; peki hiç yararı yok mu?

Tuz ile ilgili en bilinen özellik “fazlası zararlı” tanımlamasıyla ifade ediliyor. Ölçülü kullanılması tavsiye edilen tuz, aslında vücudun temel gereksinmeleri arasında yer alıyor.

Hem gerekli hem “zararlı” sayılan tuz, günümüzde elde edildiği kaynağa göre kaya tuzu, deniz tuzu Himalaya tuzu gibi tanımlamalarla pazarlanıyor.
Sofra tuzu olarak sunulan bu tuzların birbirlerinden ne farkı var? Özellikleri ne?
Tuz ve özellikleriyle ilgili olarak Diyetisyen Emre Uzun bilgi verdi.

YER ALTI TUZLARI

‘’Yeraltı tuz yataklarından çıkarılan tuzlar, 84 element içerir. Bu doğal tuzlar rafine edilerek içerisindeki 82 element ve iz elementler alınır. Geriye sodyum-klor kalır. Sonrasında topaklanmasını engellemek için katkı maddesi eklenerek sofradaki halini alır. İyotlu ve iyotsuz formlarda sunulur.
İyot vücutta tiroit hormonu olan tiroksinin yapısında bulunur ve tiroit hormonu vücudun enerji harcama hızını etkiler. İyotça zengin kaynaklar sebzeler, meyveler, deniz ürünleridir. Yetersizliğine bağlı endemik guatr, boy kısalığı, cücelik, zeka geriliği gibi sağlık sorunları görülebilir. Türkiye’de iyot yetersizliği yaygındır. 1994 yılında UNICEF işbirliğiyle 'iyot yetersizliğine bağlı sağlık sorunlarının önlenmesi ve tuzun iyotlanması’ programı başlatılmıştır. Türkiye’de tuzların iyotlanması zorunlu hale getirilmiştir.1g sofra tuzunda 70 mcg iyot bulunmaktadır.
Kanımızda belirli oranda tuz bulunması aldığımız besinlerin emilimi ve hücrelere taşınması için gereklidir. Fakat fazlası vücuttan dışarı atılmak istenir vücutta yeterli su yoksa, hücre suları tuzu atabilmek için kullanılır ve bu hücre sularının fazla kullanımı sonucu hücreler ölebilir. “

HİMALAYA TUZU 

“Yüksek mineral içeriği ile Himayala tuzunun sağlığa birçok yararı bulunmaktadır. Sodyumun yanı sıra yüksek oranda fosfor, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, çinko, selenyum, bakır, brom, zirkonyum ve iyot içerir. Himalaya tuzu kan bancını ve hacmini düzenler. İçerisindeki sodyum, bilgilerin sinir sistemince iletimine ve kas kasılmalarına yardımcı olur. İnsan vücudunun detoksu için kullanılır.

• Himalaya Tuzu vücutta stresi azaltan bir öğedir.
• Tuzlu su, doğal antioksidan görevlerini yapar ve vücudu zehirli atıklardan temizler.
• Düzensiz kalp ritmini dengeler, tansiyonu düzenler.
• Beyin de dahil olmak üzere hücrelerde istikrarlı pH dengesini destekler.
• Sağlıklı solunum fonksiyonunu destekler.
• Kas kramplarını azaltır. kemik gücünü artırır.
• Sağlıklı uyku düzenini destekler.
• Sofra tuzuna oranla selülite karşı etkilidir.
• Romatizma, artrit ve gut hastalıklarının riskini azaltır.
• Böbrek ve safra kesesi taşlarının oluşma riskini azaltır.

Tüketim miktarı Himalaya tuzunda da önemlidir. Bir besini sağlıklı yapan miktarıdır. Tuz tüketiminde genel olarak tüketimi minumum seviyede tutmada fayda vardır.” 

KAYA TUZU 

“Kaya tuzu mineral kaynağıdır. Magnezyum ve kalsiyum önemlidir. İçerdiği bu mineraller vücuttaki organların fonksiyonunu sağlar. Kaya tuzu vücudumuzun içerisindeki yaşamsal faaliyetlere de yardımcı olur. Kaya tuzu vücudumuzun içinde metabolizma desteklemek için de kullanılabilir. Vücut fonksiyonlarının gelişmesine katkıda bulunur. Ayrıca kaya tuzu vücutta su emilimini artırmaya yardımcı olur. Özellikle sindirim sistemi ve diğer organların düzgün işleyişinde katkıda bulunur. Doğru tuz seviyesi kanda emildiğinde hücre fonksiyonlarının iyi bir iletişimini mümkün kılabilir. Ancak, kaya tuzunun olumsuz yan etkilerini önlemek için uzman kontrolünde ölçülü tüketilmesi önemlidir.
Kaya Tuzu, bronşit ve solunum rahatsızlıkları belirtilerini hafifletmeye yardımcı olur. Kaya tuzu tüketimi daha iyi oksijen almamıza yardımcı olur. Bu durum ruh halinin iyileşmesine de katkıda bulunur ve mevsimsel duygu bozukluğu tedavisinde de kullanılabilir. Ayrıca stres yönetimine yardımcı olur. Az bir miktarda kaya tuzu sindirimin uyarılmasını sağlar ve iştahın açılmasında yardımcı olur. Bağırsak fonksiyonlarını iyileştirir.” 

DENİZ TUZU


“Genellikle tuzlu su göllerinden, deniz ve okyanus sularından elde edilen deniz tuzu, suyun buharlaştırılmasıyla oluşur. Herhangi bir işlemden geçirilmez ve rafine edilmediği için içerisinde bir miktar mineral ve elementleri barındırmaktadır. Deniz tuzu sodyum, klorür, kalsiyum, magnezyum, potasyum ve diğer 90 minerali doğal halde bulundurur. Bu maddeler tuza lezzetini ve rengini vermektedir. 

Sofra tuzu ile benzer soydum klorür içeriğinin olmasının yanı sıra rafine edilmemiş olması ve zengin mineral içeriği deniz tuzunu daha tercih edilebilir kılmaktadır. Deniz tuzu çok sayıda mineral içermesine rağmen sofra tuzu sadece sodyum klorür içermektedir. 
Rafine edilmemiş deniz tuzunda sağlık için faydalı birçok mineral vardır. Sodyumda ne kadar zengin renk, o kadar fazla mineral demektir. Diğerleri gri ya da kum rengi olarak üretilirken, bazı deniz tuzları pembe tuz olarak üretilir. Burada tuza pembe rengini veren demir mineralidir. 
Güçlü bir bağışıklık sistemi oluşturmaya yardımcı olur. Ateş, grip alerji ve hastalıklarla savaşır. Astımla savaşır. Solunum sistemindeki enfenksiyonları azaltıcı etkisi vardır. Diyabet azaltıcı etkisi görülür..Uygun kan şekeri seviyesinin korunmasını sağlar.Deniz kirliliği riskine göre bazı ağır metalleri içerme olasılığı da unutulmamalıdır.” 

TÜM TUZLARIN SONUÇLARI

“Rafine tuzlar yani masa tuzları ile doğal tuzlar arasında çok büyük farklar vardır. Rafine tuzun % 97.5’i sodyum klorür; geri kalan %2.5’inde iyot ve nem soğurucu kimyasallardan oluşur. Başlıca nem soğurucular kalsiyum karbonat, magnezyum karbonat ve Alzheimer hastalığına da yol açtığı söylenen alüminyum hidroksit ile tuzun topaklanmasının önüne geçinilir.
Bu tuz rafinasyon işlemi sırasında yüksek sıcaklığa maruz kalıyor ve bu sıcaklık tuzun kimyasal yapısını bozuyor. Rafine tuz birbirinden ayrılmış kristallerden oluşur. Metabolize olması için vücudunuzun çok enerji harcaması gerekir. Aşırı rafine tuz aldığınızda su molekülleri sodyum klorür molekülünün etrafını sarıyor ve vücudunuz bunu nötralize etmeden hemen sodyum ve klorüre ayrıştırıyor. Bu işin oluşması için hücre içinden su çekilir. Her 1 gram fazla sodyum için 23 misli suya ihtiyaç duyulur.Bu durum tansiyonumuzu yükseltirken hücrelerimizi de susuzluktan kurutur.
Vücut rafine tuzu atmak için öncelikle böbreklerimiz olmak üzere tüm boşaltım sisteminde büyük bir yük oluşturur. Bu durumda rafine tuz vücudumuzda aşırı su birikimlerine (ödem) sebep oluyor ve kalp yetersizliğine yol açabiliyor. Yine selülit oluşumuna da neden olmaktadır. Vücuttan atılamayan rafine tuz ise tekrar kristalleşerek direkt olarak eklem ve kemiklerde depolanıyor, ki bu artrit, gut gibi romatizmal hastalıklar ile safra kesesi ve böbrek taşı oluşumlarının önemli sebeplerindendir.”

DOĞAL TUZUN RAFİNE TUZDAN FARKI


“Doğal tuzun % 84’ünü sodyum klorür; geri kalan %16’lık bölümünü lityum, fosfor, selenyum, magnezyum, kalsiyum, vanadyum gibi doğal mineraller oluşturuyor. Doğada bulunan 94 elementten soy gazlar hariç tüm elementler (84 element) doğal tuz kristalinde mevcut. Yani doğal tuz mineral ihtiyaçlarımızın tamamını sağlıyor.


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın