Geçenlerde bir davete katıldım. Gece yarısı evime dönmek üzere caddede bekleyen taksilerden birine bindim. Bizim semte gelince saate bakmak için telefonumu çıkardım. Telefon elimdeyken evimin önüne gelmiştim. Paramı ödeyip indim. Evde ceketimi çıkarırken cep telefonumun olmadığını fark ettim. Paramı öderken takside unuttuğumu anladım. Hemen ev telefonumdan aradım. Muhtemelen beni getiren taksi henüz mahalleden çıkmamıştı. Telefonumu açan olmadı. Bir daha.. Gene açan olmadı. Üçüncü kez çaldırdım, yine yanıt yoktu. Dördüncü arayışta ikinci zil sesinde telefonum kapandı.
İlk üç arayışımda telefonumu kaybetmiş kişi olduğumu düşünürken dördüncü de çağrı reddedilince artık telefonu çalınmış bir kişi durumuna düştüm.
Bu arada evimin penceresinden de sürekli dışarı bakıyordum, acaba taksici beni bıraktığı yere döner mi diye…
Nerdeee!!!?
Buyrun işte bu bir taksici.
Olaydan sonra gerçekçi bir kanaat oluşturmak için her bindiğim takside şoföre şu soruyu sordum:
- Arabanızda bir yolcu telefonunu unutsa n’aparsınız?
Bir orantı kurabilmek için bu soruyu toplam 10 taksiciye yönelttim. Hiç biri “alır cebime atarım” demedi. Ya “sahibini arar bulurum” dedi, ya “durağa bırakırım” dedi. Kimisi “ben haram lokma yemem sahibini bulamazsam kahrolurum” diye ekledi, kimisi “benim başıma çok geldi, buldum verdim” diye öykündü.
Sadece bir taksici soruma soruyla karşılık verdi:
- N’oldu başına bir şey mi geldi abi? Dedi.
- Yooo, dedim, başıma gelmedi de merak ettim. Ben taksiciye güvenirim.
- Abi hiç güvenme. Telefonunu unuttuysan gitti bil. Al yenisini işine bak!
- Yok canım espri olsun diye mi söylüyorsunuz?
- Espri falan değil, ciddiyim, dedi ve başladı anlatmaya:
“Benim başıma geldi. Hanımla annesini hastaneye götürmüştük. Ben de arabamı vardiyası gelen arkadaşa teslim etmiştim. Bi taksiye bindik. Hastalık hali telefonu unuttum. Evde fark ettim, hemen aradım yanıt yok! Önde şoförün yanında oturmuştum. Laflamıştık. Durağını da söylemişti. Buldum durağın telefonunu aradım. Anlattım durumu. Adı aklımda değildi ama tarif ettim. Sorarız merak etme dediler. Ses çıkmadı. Ertesi gün taksiyi alınca kendim gittim. Durak görevlisi ‘valla kimse çıkmadı’ dedi. Birkaç kez gittim geldim biraz bekledim ve bizi getiren şoförü sonunda buldum. Adam beni hatırladı, ama telefonu hatırlamadı.”
- Nasıl yani?
- Nasılı var mı abi? Yattı üstüne. Yahu dedim, senin yanında oturdum, kaç kere telefonla konuştum. Seninle de muhabbet ettik. Hadi arkada otursam bizden sonra binen kötü niyetli bir müşteri almıştır, diyeceğim; ama ben yanında oturdum. Yok. Gitti telefon.
- İlginç… Ben size en başta sorduğum soruyu başkalarına da sordum. Hepsi, ne yapar yapar sahibini bulurum, dediler. Hatta biri …
- Abi kim der telefon bulsam üstüne yatarım diye? Haa?.. Der mi?
- Demez demez ama şimdi sizin başınıza gelmiş diye…
- Valla siz bana da güvenmeyin…
Canı yanmış. Benim de canım yandı aynı konuda, ama taksici benden daha öfkeli çıktı. Sohbetin bir yararı oldu; laf uzayınca yolun nasıl geçtiğini anlamadım. İnerken:
- Abi dikkat et telefonun falan düşmüş olmasın, dedi.
Gülüştük.
M.S.
Herkesin bir taksi hikayesi vardır. İçinde elbet iyisi de
çıkar kötüsü de. Zaten yşa iyisi ya kötüsü kalır hatırda.
Benimki iyisi.
Bir gün alış veriş dönüşü taksiye bindim. Hem elimde yük var hem günün yorgunluğu.
On beş lira tutan taksi parasını üç tane 5 lira vererek ödedim. Taksiden
inerken şoför kafasını çevirmiş bana bakıyor. Bir şey diyecek, diyemiyor. Bir
ayağım yerde içerden paketleri alıyorum, göz göze geldik.
Şoför verdiğim parayı uzatıp, “bu 50 lira” dedi.
Ben inme hazırlığı yaparken demek ki o düşünmüş, dönüp bana bakarken de “bu
adamın 50 lirasını alsam mı almasam mı” sorusuna yanıtını vermiş. Üç tane 5
lira diye 2 beşlik bir de ellilik vermişim.
Taksicinin uzattığı 50 lirayı alıp yerine 5 lira verdim.
- Teşekkür ederim, dedim.
Aldı, baktı… Bir şey demedi. Demedi ama sanki içinden “adama 50 lira
kazandırdık bir bahşiş bile vermedi” diye düşünmüş olabileceğini geçirdim
aklımdan.
Kafama takıldı. Yaptığı son derece insani bir hareketti, ama ilk anda söylemeyişi
dikkatimi çekti.
Keşke teşekkür ederken bir de fazladan 10 lira verseydim. Acaba alır mıydı?
Yoksa “rica ederim, bu hakkım değil” der miydi?
Kamuran K.